Rusya Neden Suriye'ye İndi?

Günlerdir Rusya'nın Suriye'nin liman kenti olan Lazkiye’de bulunan Basil Esad askeri üssünde konuşlanması ve Esad karşıtı gruplara yönelik olarak başlatmış olduğu saldırılar konuşuluyor tüm dünyada. Acaba Rusya bu hamlesi ile neyi amaçlıyor, ve hepsinden önemlisi Rusya bu hamlesi ile doğru  mu yaptı, yoksa çok büyük bir hataya mı düştü? Bu sorulara cevap verebilmek için konuyu çok geniş bir perspektiften analiz etmemiz gerekiyor. Orta doğu bölgesinde Arap baharı adı verilen halk hareketleri sonrası iktidarı elinde bulunduran kuvvetler ve muhalif güçler arasında çatışmalar başladı. Muhalif güçlere destek amaçlı Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde NATO şemsiyesi altında askeri operasyonlar sonrası ilk olarak Libya lideri Muammer Kaddafi düşürüldü. Mısır ve Tunus gibi ülkelerde ise bu operasyonlara gerek kalmadan halk hareketleri sonrası yıllardır hüküm süren diktatörler yerinden edildi. Son olarak bu hareketlerin sıçradığı güney komşumuz Suriye’de ise 5 yılı aşkın süredir süren bir iç savaş var. Arap dünyasının dışlanmış çocuğu olarak adlandırılan Suriye’de Beşşar Esad yönetiminin ayakta kalmasının sebeplerinden bir tanesi de Sovyetler Birliği döneminden beri Ortadoğu’da başta Hafız Esad ve Enver Sedat gibi BAAS adı verilen Arap sosyalizminin temsilcisi kabulü gören liderlerle yakınlığındadır. Eski bir asker olan baba Hafız Esad 1958 yılında Sovyetler Birliği’ne askeri eğitim amaçlı gönderildi ve burada Sovyetler ile geliştirdiği yakın ilişki 1970 yılındaki darbesine de Sovyetlerin sessiz desteğini sağladı. Bölge dinamizmini yakından bilen Hafız Esad askeri üst komuta kademelerine ve yüksek bürokratik görevlere her zaman Alevi kökenli kişileri getirdi ve bu gelenek oğul Beşşar Esad döneminde de devam etti. Özellikle Türkiye ve NATO bu mezhep meselesini göz ardında tutarak çok büyük bir yanılgıya düştü. Mısır’da Hüsnü Mübarek'e ordunun sırt çevirmesinin bir benzerini de Suriye'de Esad'a karşı beklerken tam tersi bir durum meydana geldi. Suriye ordusu her ne kadar büyük kopuşlar yaşamış olmasına rağmen rejime bağlılığını sürdürdü. Bu sayede Esad yönetimi büyük bir direniş başlattı. 2011 yılında başlayan silahlı başkaldırıyı bastırma görevini üstlenen de bizzat Beşşad Esadın kardeşi Mahir Esad oldu. Hızla bir iç savaşın içine giren Suriye’ye Amerika; İran, Rusya ve kısmen de olsa Çin’in direnişi nedeniyle Libya benzeri bir müdahalede bulunamadı. Bu sebeple Suriye’deki iç savaş bir vekalet savaşına doğru kaydı. İran'ın büyük destek verip silahlandırdığı Şii gruplar ve Lübnan kökenli Hizbullah örgütü Esad yönetimine destek amaçlı çatışmalara katıldı. 1979 yılındaki İran devrimi sonrası bölge ülkelerine de bu devrimi yaymaya çalışan İran, Esad rejimine sunduğu bu desteği aynı zamanda Tahranın güvenliğini sağlamak bir tarafa Irak’ta olduğu gibi Suriyeyi de her alanda kendisine bağlamak için bir araç olarak kullanmak istedi. Irak’ta başarıya ulaşan İran'ın Suriye’de de aynı bir yöntem izlemesi sonucunda bundan en zararlı çıkan ülke bilinenin aksine Rusya olacaktı. İran'ın tam olarak bölgede tek egemen güç olması yıllardır Orta doğu da büyük bir etki mücadelesi veren Rusya'nın geri plana itilmesi hatta tamamen bölgede söz sahibi olmaktan çıkarılması gibi sonuçlara da neden olabilecekti. Diğer taraftan Asya’da Çin’in önlenemez yükselişi Amerika Birleşik Devletleri’ni bir an önce Orta doğu bataklığından çıkıp Asya’da Çin kuşatmasına girişmeye mecbur bıraktı. Bu durum Orta Asyayı arka bahçesi olarak gören Rusyayı oldukta tedirgin etti. Rusya Amerika Birleşik Devletlerinin Orta Asya’ya sıçrama yapmasını engellemek için Suriye’ye etkin bir askeri ve operasyonel desteğe başladı. Suriye’deki IŞİD hedeflerini Hazar denizinden gönderdiği füzeler ile vurması ABD’ye vermiş olduğu ‘’sana geçit yok’’ mesajıydı. Ancak tüm bu bilinen durumun aksine Amerika Birleşik Devletleri Rusya'nın Suriye’ye konuşlanmasını memnuniyet ile karşıladı. Çünkü Kırım'ın ilhakı nedeniyle uygulanan ambargodan dolayı mahvolan ekonomisini Suriye savaşına aktif katılım yaparak Obama’nın dediği gibi yıllık %4 oranında küçültmüş oldu. İhracatının %76.5 i doğalgaz ve petrol olan Rusya giderleri karşılayabilmek için kaynak üretimini hızla artırma yoluna gidiyor ancak bu sebepten dolayı petrolün varil fiyatı gitgide aşağı düşüyor. Bundan rahatsızlık duyanların başında ise Suudi Arabistan geliyor. İki hafta önce Suudi Arabistan kralı Abdülaziz ve Putin görüşmesinde Abdülaziz bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi ve üretimi azaltma teklifinde bulundu. Diğer bir başka yön ise; nükleer müzakerelerin olumlu sonuçlanması sonrası İran petrolünün ve doğalgazının dünya piyasalarına serbest akışına olanak sağlayacağı için yine fiyatlarda sert düşüşler olacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak Rusya'nın önünde duruyor. Bütün bu karamsar ekonomik tablo nedeniyle hızlı bir petrol fiyatı artışı ya da ek kaynaklar bulamayan bir Rusya'nın 2 yıl içerisinde IMF kapısında olacağı bütün uzmanların ortak görüşlerinden bir tanesi. Sonuç olarak bu tabloya baktığımız Rusya'nın Suriye müdahalesinin kendi açısından yanlış ancak mecburi bir hamle olduğu ortada. Ancak unutulmaması gereken bir şey ise dünyanın her bölgesi için uzun süreçli kesin bir hüküm verebilirken Orta doğu için ise bu durumun asla mümkün olmadığıdır. Beş dakika sonra ne olacağı bile bilinmeyen bir coğrafya da Rusya'nın önüne bu süreç içerisinde büyük fırsatların çıkabileceği gibi çok büyük bedeller ödemesine de olanak sağlayabilir. Ancak bunu görebilmemiz için daha uzun bir zamana ihtiyacımız olduğu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortada durmaktadır…

Yorumlar